4 Ağustos 2010 Çarşamba

olacak o kadar da neymiş, ben daha didaktiğim!

Şu tamamen boş geçirdiğim bikaç hafta sonucunda hayatı bambaşka gözlerle görmeye başladım. Mesela ilk başlarda sıkıntıdan soner sarıkabadayıya bağlamıştım. Herşeyi kafiyeli düşünüp, mesajlı gibi sözlerle ele alıyodum resmen hayatı. Sonra da o zaman hayırrlısı olsun hakkımızda ama lütfen kapıyı vurma diyip geçiyodum. Olmayan bahçemin şanını eksilten çiçekleri falan takmıştım kafaya. Bu süre içerisinde bunları düşünürken kardeşimin beşiktaş desenli yatak örtüsünün üstünde yatıp, crax marka kıvrık çubuk kraker yemem de bi ironi midir, buna siz sevgili insanlık kendiniz karar verin. Başıboş hayatımın sekonder kısmında ise bahçemdeki şanı çubuk krakerle bi nevi doldurduğumu düşünerek emekli yaşlı teyze olmaya karar verdim. Yine aynı örtünün üstündeyken bu sefer hayallerimde egeye yerleşip otlu sebzeli yemekler yapmak, öğlen 12de bugün de bitti artık diye düşünmek vardı. Aklımdan geçen herşeyi yüksek sesle söylemek zorunda gibi hissediyodum kendimi. Gideyim de azcık yemek yiyeyim, kalkayım da balkondan azcık bakayım gibi. O sırada burnumun üstüne dikdörtgen, numaralı bi gözlük yerleştirsen hiç yadırgamıcaktım yani, hemen gözlüğün üstünden sana bakıp a benim yavrum ekmek arası peynir koyayım da yemeğe kadar tutsun seni diyebilicek bi seviyedeydim. Koltukta oturup başımı öne eğerek uyumayı öğrenemeden bu moddan da kısa sürede sıkıldım. Kendimi aşırı sosyal genç modunun yorucu kollarına bıraktım. Bu hanım kızımız ise istanbuldaki bütün sergileri, kursları, etkinlikleri üç günde tecrübe etmeye and içmişti sanki. Şuan sorsan istanbulda nerde hangi tarihte ne var hemen söylerim sana. Havanın sosyal mod için çok sıcak olduğunu idrak edip paramın da bitmesiyle bugüne ulaştım. Peki bugün ne mi yaptım? Önümüzdeki bikaç gün için liseyi bitirdikten sonra evde oturmaya karar vermiş kız modundayım artık. Annemle akşam çaylarına gidip kısır tarifi falan almayı, haroşe örgü üzerinde uzun uzun kafa yormayı, derya baykalın eski kazaklarımızdan buzdolabı giysisi yapmak gibi verdiği pratik fikirleri bi deftere not almak suretiyle takip etmeyi düşünüyorum.

Günler geçiiip giderken, pireler deve, hatırlamadığım başka bişeyler de tellal olurken, ben hep aynı örtünün üstünde bi sims karakteri gibi bazen sinirlenip bazen kendime kendime birden dans ederek üç gün sonra napıcağımı bilmeden yaşayıp gidiyorum. Biri gelip beşiğimi tıngır mıngır sallasa da bu sıkıcı, bisürü kahramanın tek bi kızın içinde yaşadığı fantastik ama ilgi çekmeyen masal bitse diye bekliyor, bekliyorum. E o zaman hayırrrlısı olsun hakkımda?

Hiç yorum yok: