31 Mayıs 2011 Salı

referans: giulia y los tellarini - barcelona

'Bazen bi an, çok sevinmiyo musun? Yerleri, halıları falan kucaklamak gelmiyo mu içinden? Oturup alakasızca can erik yiyip yatak örtüsüne bakarken, ulan hayat da iyi ha! demiyo musun? Bak hiçbi sebep yok, hatta yorgunsun ne biliyim tokadan bi tutam saç saçını fazla çekiyo vs ama yine de içinde sanki yarın denize giricekmişsin de sonra tembel tembel yatıcakmışsın şezlongta gibi bi his oluşmuyo mu? Havuçlu güneş kremi kokusunu bildin mi, ufak bi poşedin içinde durur, her yerine kum bulaşmıştır şişesinin ama kokusu o kadar güzeldir ki, yazı anlatır. Lacivert ne güzel renk bu arada di mi?'

"Filmlerimde müzik kullanmam ben, karşıyım! O duyguyu 15 dakika boyunca sallanan bir yaprağı çekerek daha iyi aktarabilirim" diyen yönetmenlere selam olsun, şunları aktarıverin lütfen.

29 Mayıs 2011 Pazar

nedir bu bridget jones kafası mı, ne?

Bir yanım 22 yaşında ve bilinçli, mutlu, sorumluluk sahibi; öbür yanım 22 yaşında ve mutsuz, göğüs kafesinde ağrı sahibi. Mutluyum çünkü sevgilime baktıkça en yakın denize doğru koşmak istiyorum, penti reklamındaymışım gibi dantelli çoraplı bacaklarımı aşağı doğru sallandırmak, çilekli pasta gibi bişeyler alıp onu ellerimle beslemek istiyorum. Tam tarif edemedim ama bu tip şeyler uyanıyor içimde. Özellikle de her türlü hastalığın bi dilim ekmek yiyerek çözüleceğine dair inancı bende sevgi taşmasına sebep oluyor. Daha az önce ciğerlerim ağrıyor bence dedim, bi dilim ekmek mi yesen? dedi. Hey allahım ben kimi sevebilirim ki şimdi ondan başka?

Ayrıca tekrardan yine mutluyum, çünkü işimi de seviyorum. Bazen gözlerimde yorgunluktan ışık çakmaları oluşsa da hiçbir sabah off gene mi diyerek uyanmadım daha. Birşeyler öğreniyorum, yeni ve ayrıca da gerçekten hümanist kişilerle tanışıyorum, gelişiyorum şaka maka? diyorum. Tek dert, ofis şıklığı denilen şeyin sabahları sinir stres yaratması, yoksa herşey beklediğimden çok daha süper sanırım.


Ama bi yandan da yalnızlık resmen yollarıma pusu kurmuş beklemekte, acılar gözlerini dikmiş üstüme nöbette durumum var. Bazı şeylere çok alınıyorum, bazı şeyleri çok fazla omzumdan sarkıyormuş gibi hissediyorum. Sinirlenip bağırıyorum, sonra sakinleşip ağlıyorum. Tabi kesin hiçbirşey benim zannettiğim gibi değildir, içten içe öyle olsa da, kesin değildir, o cevabı çok iyi biliyorum. Kaçmak çözüm değil ama güzel uyuşturuyor, ona hiç şüphe yok bence.


Neyse ki haftaiçi iş, haftasonu aşk güzel vakit geçirtiyor, yeni rutiniminse bazı yanları can yakarken, bazı yanları da tadından yenmez halde.