21 Ağustos 2013 Çarşamba

boş.

Dün gece karşımdaki insana yine "tabi ki iyi geceler, tabi ki yatıyorum, şimdi bu mesajı atıyorum ve sonrasında hemen uyuyorum" dedikten sonra telefonu bıraktım ve ezberlenmiş bir kas hareketiyle bi bölüm Office açtım. TABİ Kİ 45 dakikalık bölümlerden biri çıktı. Normalde 20dk.lık dizi benim uyumam gereken zamanlarda hep 45 dk oluyo, hayır denk gelmiyo, bu bir scientific fact. Bu durumda ne yapsaydım? Bölümü yarıda mı bıraksaydım? (Bu arada tüm bu olaylar yaşanırken saat yarımdı.) Bırakmadım. İzledim. Saat 1 buçuk gibi de uykuya daldığımı tahmin ediyorum. Sonra bu sabah gözlerimde kanlı yaşlar, hasretin bağrımda kışlar. Banyoya zor attım kendimi. Yerde de böcek gördüm, minik. İkimizin de çok acelesi vardı, gözlerimizi kaçırdık birbirimizden. O lavaboya doğru hızlı adımlarla ilerlerken ben de duşakabine doğru sektim.

Biliyorum saat 1 buçukta uyumak biz yaştaki yetişkinler için (yetişkinler?) çok ekstrem değil. Ama yüzyıllardır uykunuzu alamıyorsanız, sürekli başınız sızlıyorsa problem. Hayat bazen geceleri o kadar güzel ki uyumak bişeylerden mahrum kalmak gibi geliyo bana. Biraz daha oturayım, biraz daha etrafa bakayım, biraz daha loş ışığın ve sessizliğin tadını çıkarayım. Ne bileyim ya.

Hayat kötüyken uyku uyunmuyo onu herkesten biliyoruz da çok güzelken de uyunmuyomuş? Bunu nasıl açıklayacaksınız ateyisler?

Hiç yorum yok: