1 Ağustos 2010 Pazar

daydreaming

Sevgili tatil yapmalara doyamayan, canımdan çok sevdiğim arkadaşlarım! Serzenişteyim. Umarım bendeniz tatilsiz'in de birgün sizler gibi 2 ay kalıcı olma garantili bronz bir teni ve tuzdan rengi açılmış kaşları olucak birgün. Denizden sıkılıp havuza, havuzdan sıkılıp kuma koşucam. Koltuktan sıkılıp yatağa ordan da balkona değil. Sevgilimin ısrarla kendi fikri olduğunu iddia ettiği -bence dahiyane olan- duşakabini boğaz seviyesine kadar doldurup içinde yaşama fikrim askıya alınacak. Saçlarımı daha da kestirme konusunda sıcakların da etkisiyle delirip Britney Spears yerine daha makul, daha az file çorap giyen insanları örnek alıcam. Denize gidip, üç saat dizime kadar gelen suda çıpçıp yapıp, soğukmuş sonra mı girsek diyebilecek kadar şımarıcam. En büyük derdim kumsalda batak oynarken çıkan rüzgarın as'larımı denize doğru uçurması olucak.

Evet, her gece bu hayallerle uykuya dalıyorum. Her gece üstünde "plajda şık olmanın yolları" veya "eyvah! fazla kilolarımdan nasıl kurtulacağım!" kadar kopyala-yapıştır haberler okuyabileceğim bembeyaz şezlonglar hayal ediyorum. Her gece burnumda havuç özlü 5 faktör güneş kremimin kokusu tütüyo. Her gece aynaya baktığımda tatilin ilk gününden sonra oluşan "T bölgesi kızarıklığı"nı görmeyi düşlüyorum. Sonra olmadık rüyalara dalıyorum ve sabah kalktığımda güneş, tatlı yaz sabahı mahmur güneşi olarak değil, sinsi pislik allahın cezası şehir güneşi olarak yansıyo yüzüme. Bu noktada sözüm size ey tatillere doymayanlar! Bir gece ben uyurken gelip beni kucağınıza alın ve bi tatil beldesine götürüp, ordaki beyaz şezlongun üzerine usulca bırakın lütfen. Burnuma da bi nokta havuçlu kremden sürün. Uykum çok hafiftir, dikkatli olun, sürprizli gibi olsun. Bekliyorum, anahtar paspasın altında..

Hiç yorum yok: