28 Ocak 2011 Cuma

biliyorum, kimse burçlara inanmaz...

Mutluluk patlaması dediğimiz şey çok ilginç. Az önce yaşadım mesela ben bi tane. Hiçbirşey yokken ortada, ayağımı uzatmış durgun bi şekilde karşı duvardaki çatlakları incelerken aniden herşeyi yapabilirmişim gibi hissettim. 1 saniye önce duygusuz ve düşüncesizken, aklımdan geçen tek şey "duvar" iken, 1 saniye sonra şu hayatta muktedir olmadığım birşey yok bence demeye başladım. Öyle dostlar, ikizler burcuyum ben, duygular arası yatay geçiş benden sorulur, içinde muktedir kelimesi geçen cümleler bile kurarım kendimi iyi hissediyorsam.

Muhtelemen bi yarım saat daha devam edecek bu mutluluk patlamam. Kendimi, ayaklarımı yakıp kor etmeyen topuklu ayakkabıların üzerinde, asla kaçmayan ince siyah çoraplarımla ve sağlam adımlarla bir ortama girerken vs hayal ediyorum. Asla kekelemeden, durup bir saniye bile düşünmeden fransızca konuşuyorum tabi bu sırada karşımdakilerle. Normal normal "a-hah moi aussi, monsieur!" şeklinde cevap veriyorum, anlamından zerrrrre şüphe duymadığım bazı sorulara. Tavşan kanı demli çayımı kafama dike dike içmek yerine, lattemden minik yudumlar alıyorum. Sonra biri küçük bir espri yapıyor, kahkahalarla yere düşüp üç saat gülmek yerine gizemli bi şekilde gülümsüyorum falan...

Sebepsizce ve anlık gelen mutluluk gibisi yok di mi? Ağız yakmayan, iç ferahlatan naneli sakızların havuzuna düşmüş gibi oldum bikaç dakikalığına. Duvardaki çatlağa tekrar gözüm takılıp aniden en başa dönene kadar herşey çok iyi gidiyordu bence.

Dediğim gibi, lanet olası ikizler, artistliğini seviyim senin.

Hiç yorum yok: