8 Mayıs 2010 Cumartesi

sinirlenince iclal aydın gibi eleştiresim gelir

Bazen, insanlar nasıl cinnet geçiriyo ben şu dakikada bunu anladım derken buluyorum kendimi. İçinde bulunduğun durum o kadar sinir bozucu, o kadar uzun tırnağın karatahtada saatlerce gıcırdaması gibi bi durum ki, ah diyosun tamam gazetelerin hiç bakmadığım 3. sayfalarına çıkıcam ve "S.D (21) cinnet geçirerek patladı" diye arşivlerde küçük pontlarla yer alıcam. Misal geçenlerde ruh halimin çok çok yükseklerde olduğu, mutlu, sevecen bi günün akşamında tiyatroya gittik elimizde 1 ay öncesinden alınmış biletlerle. Onca zaman beklemişsin, merak etmişsin, oyun başlasın diye hevesleniyosun. Sonra yan koltuğuna bi pergel oturuyo resmen. Bu pergel bacaklarını 190 derece açmak üzere ayarlanmış. İlk başta dur azcık diğer tarafa doğru oturuyim belki adamcağızın bacakları sığmamıştır diyosun. Sonra bakıyosun adam bildiğin her 10 dakikada bi yarıçapını arttırıyo, zaten koltukta sürekli kıpır kıpır, bi önüne eğiliyo bi arkasına yaslanıyo, oflayıp pofluyo, sanki orda jimnastik yapan senmişsin gibi ikide bi yan yan sana bakıyo. Oyun önünde akıp giderken, yaaaaa sabııırr diyip iyice büzülüyosun ama konsantrasyon uçtu gitti tabi. Tek düşüncen şu adamın sağda solda bıraktığı kollarına bacaklarına değmiyim düşüncesi. Gerçekten söylüyorum, uzayda zaten çok da fazla hacmi olmayan bacaklarım ve kollarım T-Box kutusuna sığıcak dereceye geldi o gün. İnatlaşamıyorum da, sonra tiyatroda çığlık çığlığa çek şu ayağını beeeeeeeeeeea die sinirden incelmiş sesiyle bağıran kız olmak istemiyorum o anda. İkinci yarıda durumun farkına varan sevgilimle yer değiştiriyoruz, bakıyorum ki o ilk yarının yan koltukları fethe çıkmış padişahı, şimdi kendi sınırları içinde terbiyeli terbiyeli oyun izliyo, koluna bacağına gayet hakim. Bu durumun aynısı otobüslerde de geçerli tabi, tiyatroda olması ayrıca sinir bozucu. Sonra oyundan çıkınca İspark görevlisi olmayan adamların fiş kesmeden senden park parası almaya çalışmaları, vermezsen arabadan 10 metre uzaklaştığın andan itibaren arabanın çizilmesinin garantili oluşu, pazar gününün başka park yeri arayarak ziyan olmasını istememen... Yolda yürürken önce çantanın arasına çiçek vs sıkıştırıp sonra paramı ver diyen insanlar... Pardon, birkaç dakikanızı alabilir miyim diye nazikçe soran anketörlere teşekkürler, acelem var dediğinizde o anda nöröyö gidiyön gülüm ne acelön var (ki geçen hafta Ersin Karabulut da bahsetmişti bundan) şeklinde salon beyefendisi çizgilerinden anında kaymaları...

Ya üstelik ben çabuk sinirlenen bi insan da diildim önceden. Ama şu son günlerde artık gerçekten elime baltayı alıp Shining'teki Jack Nicholson gibi bu tip insanların önce banyo kapılarında güzel delikler açmak, sonra da fıldır fıldır dönen gözlerimle ordan bakmak istiyorum. Cinnet geçirmenin de bi rahatlığı var, buna inanıyorum. Tek harfle cennettesin zaten.

Hiç yorum yok: