9 Temmuz 2014 Çarşamba

açlık oyunları

Hayata dair açlığım var. Ve asla inkar edemem ki, hayata dair açlığı olmayan insanları anlamak ve hatta sevmek istemiyorum. Nedir benim hayata dair açlık tanımım? Yeni açılan güzel bir cafeyi delice merak etmek, orada içeceğin kahvenin kokusunu burnunun ucunda hissederek yürümek, sinemaya "pff hadi sinemaya gidelim bari.." kafasıyla değil de bir filmi gerçekten merak ettiğin için gitmek, güzel film yoksa sinemaya gidelim önerisini ASLA kabul etmemek (Benim için sinemaya gitmek eylemi asla bir "boş vakit doldurucusu" değildir, başlı başına zevk alınan bir eylemdir. Soğuk havada sinemaya gidildiği gibi, güzel havada da gidilir.), her sezonun başında çıkacak olan oyunları delice beklemek ve gerekirse iki hafta boyunca en güzel yerden izleyebileceğin biletleri kovalamak, imkan varsa otobüs yerine vapuru tercih etmek, yeni şehirlere - yeni ülkelere heves duymak ve belki de maaşını son damlasına kadar güzel destinasyonlara harcamak, çıktığın tatillerde köşe bucak kafeleri not almak, seyahat defteri tutmak, sevgiline doğumgününde alınabilecek en güzel hediyeyi araştırmak, onu hediyenin fiyat etiketiyle değil maneviyatıyla mutlu etmeye çalışmak, şarabı şarap kadehinde içmeden keyif almamak, güzel bir kahve ancak güzel bir kupayla içildiğinde tamamlanır diye atıp tutmak..


Tüm bunlardan vazgeçmiş bir insan benim için yürüyen bir kerevizden farksızdır.
Ki iddia ediyorum; şu an bir solukta size 5 farklı kereviz ismi verebilirim.


Hadi bana kalsın.

Hiç yorum yok: