24 Mart 2011 Perşembe

endişe, heyecan, kuşku ve korku. bir otobüs güncesi.

Ne zaman otobüse binsem aynı şey oluyor.

Önce insanların inince boşalttığı yerlerden birine oturmak için insanüstü bir çaba harcıyorum. Adeta nereden bir tehlike gelecek korkusuyla yaşayan ve tansiyonu devamlı 25'te olan bir güvercin gibi kafamı ani hareketlerle oynatıp duruyorum. Neresi boşalacak, rakiplerim kimler, atak davranmalıyım vs klişeleri. Hayatımın A ve B noktaları arası hep uzun mesafeler olduğundan da mutlaka birileri kalkıyor, diyelim ki şansım yaver gidiyor ve cam kenarında oturan kadının/adamın yanına konuşlanıyorum. Bir müddet gidiyoruz gayet güzel ama bir an geliyor ki mutlaka bana çok yakınlarda iki koltuk daha boşalıyor. Bu müsait hale gelen bir cam kenarından başka birşey değil. O zaman işte benim karnıma cidden sancı giriyor. Rüya gibi. Meğer gözüm yükseklerdeymiş. Lanet olsun o cam kenarına oturmayı çok istiyorum dostum ama kalkıp yerimi değiştirmek de sanki yanında oturduğum insana ayıp olacakmış gibi geliyor. Hadi onu geçtim, kesin bana sinirlenecek, yanıma gelip "Naptım ben sana? Bacağımı bile senin alanına kaydırmadım rahat rahat otur diye! Ama belli ki rahatsız etmişiz hanfendiyi! Yalnız bu otobüsün inişi de var onu hatırlatiyim dikkat et kendine..." diyecekmiş gibi geliyor. O dakikadan sonra adamın bana kin beslediğinden o kadar emin oluyorum ki. Keyfime düşkün biri olduğumdan kalkıp yerimi değiştiriyorum evet ama yüzüme "Aslında çok iyi bir insansınız, bunu farketmemek mümkün değil. Fakat işte cam kenarı falan. Daha iyi bir fırsat çıkmasaydı inanın kalkmazdım. Şartlar bana bunu gerektirdi. İnince arkamdan gelip beni öldürmeyin lütfen..." gibi bir ifade takınmaya çalışıyorum. O an cam kenarı kaybetmektense insan kaybetmeyi tercih etmiş biri olarak ne dinlediğim müzikten bir tat alabiliyorum, ne de cillop gibi cam kenarını bulunca çektiğim klipten. Tadım tuzum kalmıyor, can güvenliğim yok. Aza tamah etmedim, ayıp ettim ve bunun bedelini artık bana nasıl ödetecekler belli bile değil..

Çok zor ve kafamın içine hapsolmuş bir hayatım var, bilmiyorum oradan anlaşılıyor mu?

4 yorum:

YGZOZRN dedi ki...

Bu durumun aynısını her seferinde yaşıyorum, bir de bu karar 2 sn de verilmesi gereken bir karar çünkü otobüsün uzak tarafındaki ayaktaki rakiplerinden biri de görüp oturmak isteyebilir. Sana benim taktiklerimi söyliyim: Kesinlikle o tarafa bir daha bakma ve cama kafanı dayayıp uyur gibi yap çünkü "Abi valla senle alakası yok, uykum var da o yüzden kalktım" izlenimi veriyor, ex-yandaşın tarafından öldürülme riskin azalıyor.

zeytin dedi ki...

biliyorum zaten o tarafa hiç bakmıyorum da normal davranmaya çalışmaktan iyice vücudum kasılıyo. bence ordan kalkmam çok normaldi, sonuçta cam kenarı boşaldı ve ben de artık tecrübeli bi yolcuyum terfiye ihtiyacım vardı fln derken birden gözyaşlarıyla adamın boynuna sarılıp abi ben ettim sen etme, yanındaki rahatlığı hiç biyerde bulamadım bülbülü altın kafese koymuşlar gene de koridor kenarı demiş diyesim geldiyo. garip:)

beg dedi ki...

bi de şey olmuyo mu? böle mesela otobüste ayaktasın, ama arka kapıyla orta kapının tam ortalarında biyerde konuşlanmışsın (çünkü orda koltuk sayısı daha fazla olduğu için, insanların kalkma ihtimali de artıyo, biz buna matematikte mutlaka bişey diyoduk ama ben hatırlamıyorum dil okudum çünkü ben) sonra şans bu ya, orta kapının menzilinde kalan koltuklardan biri boşalmış iken, senden çok durak sonra binmiş olan biri otomatikman koltuğa senden daha yakın olduğu için lap diye oturuyo. içinden "o koltuk benim hakkımdı LAN!" diye bağırmak gelmiyo mu? ve ondan daha uzun süredir otobüste olup, bu vesileyle ondan daha uzun süredir ayakta duruyo olunca ondan daha fazla yorulmuş olman da o koltuğa aslında senin poponun değmesi gerektiğinin kanıtı değil mi? ben hep böyle hissediyorum ya.

Niye insanlar bu kadar acımasız?!

zeytin dedi ki...

Bunu yapan karşımdaki biriyse tanrı onu gazabımdan korusun! Ama bensem koltuk kapanındır derim. Kaypaklık ne güzel şey.