27 Aralık 2010 Pazartesi

mavi-yeşilsiz kızlar balosu.

Merhaba dümdüz karınlı, çırpı bacaklı kızlar. Napıyosunuz? Kesin sımsıkı kapadığınız hafif lipstickli dudaklarınızla hiçbişey yemiyosunuzdur şuan. Bense konuşmadığı zamanlarda bişeyler çiğnediği için günboyu meşgul olan ağzımla sizin gibi olmak istiyorum. Mükemmel tatlılar, çikolata şelaleleri, kremalı kahve nehirleri, makarna dağları tüketirken, mağazadaki satış danışmanına "bunun bi beden daha küçüğü yok mu?" demek istiyorum. Kıskanıyorum olum sizi. Anlayın. Nasıl bi irade ki o sizdeki? Arkadaşlarla biyere gidildiğinde garsona "ben bişey almıcam, sadece su lütfen" diyebilmek hangi meditasyonun sonucunda varılan noktadır? Ben mesela tıkabasa dolu olsam bile ne alırdınız sorusuna hiçbir zaman karşı çıkamıyorum. Ruhsal doyuma karnım doymadan asla ulaşamıyorum. Hem ayrıca farketmedim sanmayın, soğukta da üşümüyosunuz siz kesinlikle. Benim hırka üstüne kazak, kazak üstüne yelek, yelek üstüne çorap falan giyip dolaştığım günlerde omzunuza attığınız incecik şalınız tiril tiril trençkotunuzla ne kadar da şıksınız. Göz kaleminiz hiç akmıyo, rujunuz da hiç uçmuyo ayrıca, evden çıktığınız anki kadar tazesiniz her zaman. Kredi kartınızın limiti de artı sonsuzdaymış diye duydum.

Sevgili dümdüz karınlı, pantolonları ne bol ne dar - tam da üstüne oturan kızlar. Nerden geldiysen oraya gidin canlarım. Unutmayın ki kendiyle barışık kızların gazabı büyük olur.

Hiç yorum yok: