21 Eylül 2010 Salı

pazartesiydi, sendromsuzduk.

11buçukta kalktım. Telefonda "evden ne zaman çıkıyosun se?" şeklinde mesajlar vardı, ben yataktaydım. Yalana hacet yok diyerekten hepsine yeni uyandım siz buluşun diye mesaj attım. Hiçbiri buluşmadı, sen çık öyle buluşuruz dediler. Sevgilime de çok enerjik uyanmışım gibi hissettiren bi günaydın mesajı attım. Kaşlarım çatık bi şekilde saati 12.06'ya kurdum. 12.06'da tekrar uyandığımda bu ne ya hiç uyumadım ki diyerek arkamı döndüm. 15 dakika kadar daha uyudum, sonra telefonuma sürekli mesaj gelişiyle sims karakterleri gibi homurdanıp dövünerek dizlerime vura vura kalktım. BULUŞUN yazdım, buluşmadılar. Kalktım duşa girdim, duşa girerken elimi dışarda tutup bi mesaj daha attım. Duş aldım, alırken de içimden ayşegül aldinç'in al beni götür gittiğin yere..istersen vur yerden yerlere..ne olur al beni..şarkısını söyledim. Ayşegül aldinç de 90larda o bütün ünlülerin oynadığı kliplerden çekmişti galiba diye düşündüm, sonra o emel sayınmıydı yoksa dedim. Duştan çıktım, ben duştayken gelen iki mesajı daha cevapladım. Bir klasik olan ne giyiceğimi bilememe sendromunu bi kez daha yaşadım. Sevgilimle bi haftadır görüşmemiştik ama ben 1 sene olmuş gibi hissettiğimden güzel olmalıyım, gözlerini benden alamasın ya! şeklinde saplantılara saplanmıştım. Bişeyler giydim, güzel olmadı. Öf diyip banyoya gittim, saçımı başımı kuruttum yaptım ettim, saçım yağmurda ıslanıp kurumuşum gibi oldu, rimel kalem falan sürdüm. Döndüm üstümü değiştim, ağzıma bi parça ekmek atıp çıktım. Otobüs durağına kadar gidip geri döndüm, üstümü çıkarıp ilk giydiğim şeyi giydim, çıktım otobüse bindim. Tabiki de her zamanki gibi ne tarafa güneşin vurduğunu hesaplayamadım, bronzlaşırken müzik dinleyerek karşıya geçtim. Arkadaşlarımdan 3ü buluşmuş beni bekliyolardı, onları görünce sebepsizce çok sevindim sanki görmeyi beklemiyomuşum gibi, tesadüfen karşılamışız gibi mutlu oldum. 2 gün önce gördüğüme en çok sarıldım, naber abi dedim. Sonra 3 arkadaşım daha geldi koklaştık, yemek yedik. Antrikotlu yoğurtlu sigara böreği gibi bişeydi, mükemmeldi. Bize yemekleri getiren kadın kızılderiliydi sanki görünüş olarak, ice tea diye bişeyi de hiç duymamıştı o ays falan bişe dediniz ya ondan yok burda dedi. Ordan kalkınca fransızca kursuna gittik, birinci kura tekrar kayıt oldum, unutmuşumdur herşeyi diyerek. Öz de oldu. Çıkıp tramvay die bi yere oturduk, masaya sinirli bi garson geldi, 3 çizkek 3 latte 1 su dedim, nedense o 3 kişinin tercihinden memnun olmadı, daha da sinirlendi. Baya ağır trip attı bize, çizkek neli olsun dedi yüzü beş karış. Ben de ona trip attım, anlamadı. Garson gitti, sevgilimle taygun geldi. Sevgilimi görünce çok utandım, yüzüne bakamadım ilk kez görüyomuşum gibi oldu, elini falan sıktım nerdeyse meraba efendim nasılsınız diyerek. Çok yakışıklıydı galiba. Herkes ona aşık olsa bu anlaşılır bi durum olur bence diye düşündüm. Geldi yanıma oturdu, yaaeaea şuan çok utanıyorum senden, ilk kez görüyomuş gibiyim elimi kolumu nereye koycağımı bilemiyorum dedim. Galiba o sırada fazladan 72 kolum, 6 kafam, 5431 parmağım vardı. Sarıldık. Sonra 8-9 kişi birden bağıra bağıra konuşmaya ve çok sesli bi şekilde topluca gülmeye başladık, zaten ortam gürültülüydü, biz çok kişiydik. Ama başım ağrımadı bu gürültüden, sevdim ordaki bütün sesleri, teker teker sevdim. Ordan kalktık, başka yere gittik, bira fıçılarının nasıl soğutulduğuyla ilgili iddialar dolaştı ortalıkta, garsonu çağırıp sorduk. 3 saat şarap menüsüne baktıktan sonra herkes ben bi soda aliyim dedi. Garson giderken üzüldük, bi saniye bi saniye sodalar iptal, siz bize şarap getirin dedik. Garson tamam diyip koşarak uzaklaştı, gider gitmez şarap söylediğimize pişman olduk. İçince yok yok pişman olmadım ben güzelmiş dedik. Saçma şeylere yine çok fazla güldük, yanağımın içi ağrıdı. Lidyalıların parayı bulmasıyla ilgili bi durum vardı, parayı onlar buluyodu ama başkası mı kullanıyodu ya neydi o hep testlerde çıkardı öss zamanı, şaşırtmalı gibi soruydu dedim, kimse hatırlamadı, öz anladı sadece neyi sorduğumu, neydi lan o derken mutlu olup birbirimize sarıldık, 8 senelik arkadaşlığımız orda resmen level atladı. En son burjuvazi planlar yaptık, golf oynamaya gidelim, kışın kayak yapabiliceğimiz bi tatile çıkalım, reinada dans edelim, suadaya gidiyoruz dimi falan dedik. Ardından yarın oralet içip okey oynamak üzere sözleştik.



Çok güzel ki.

Hiç yorum yok: