21 Ocak 2010 Perşembe

sanal ve gerçek bileşenler

Ders çalışmak amacıyla masaya her oturuşumda içimdeki yazı yazmayı seven taraf güne merhaba diyor ve yine içimdeki öğrenci çook uzaklardan belli belirsiz görüntüsüyle el sallıyor. Çok da iyi görünmediğinden olucak içimde bi öğrenci var mı, onu da tam bilemiyorum. Kötü bir taklidi de olabilir. Açık konuşmak gerekirse bu işler bana göre değil. Biri bana dinlemek zorundasın dese müzikten, yürümek zorundasın dese sokaklardan nefret edebilirim ben. Tembellikten tabi, asilikten değil. Bu yüzden sinsice davranıp geleceğim için değil de, zevk adına ders çalışıyorumuşum gibi davranıyorum. Sonra da aklıma şimdi ben bu sayılar ve harfler kombinini gelecekteki ben için mi bu renkli kağıtlara yazıyor, sonra da gözlerimi kapayarak hatırlamaya çalışıyorum diyorum. Ne saçmaymış. Burdan eğitim sistemi, çarklar, gençlik, sivilceler konularına girmicem tabi ki. Öyle bişey yok, yapan da yapıyor.
Sonra insan final ve yakın arkadaşı bütünleme döneminde çok yaratıcı oluyor. Okulda da yaratıcılığı öldürmeye çalıştıklarından ortaya çıkan durum iç açmıyor haliyle. Çünkü öğrenci ders çalışırken farkediyor ki önündeki defter kağıdından kuş,tren vs yapılabilir, içilen soda şişelerinden ortaya bi enstrüman çıkarılabilir, dolaptaki kıyafetler öyle bir yerleştirilebilir ki ortaya Mona Lisa çıkabilir vs vs. Şimdi bi dönüp baktım da okul başarmış, çok da parlamayan yaratıcılığım gerçekten ölmüş. Neyse önümdeki kağıtlara iyice bakıp mühendis olmaya çalışırım bende. Son olarak da demin bahsettiğim eğitim sistemine öyle şeyler söylüyorum ki şuan içimden, velisi okula gelebilir her an...

Hiç yorum yok: