24 Ocak 2010 Pazar

Mahsuriyet mi

Son birkaç gündür buz gibi tabir ettiğimiz havalarda bile kafelerin dış kısmında oturup muhabbet etmeye alışık olan biz, değişik bi durumla karşı karşıyayız. Bu sefer hava gerçekten buz gibi. Çoğunluğa uyarak bende dışarı çıkarsam ölebilirim şeklinde bi düşünceyle son 2 gündür odamdan hiç çıkmadım. İhtiyaç dahilinde mutfağa ve banyoya gidiyorum o kadar. Ülke savaşa katılmış bende pirincini şekerini stoklayıp oturan bi nevi Anne Frank gibiyim. Ya da karşı komşularını pencereden gözetleyen Hitchcock filmindeki adam da olabilirim. Üstelik dışarıda gerçekten çok büyük bi afet durumu da söz konusu değil. Bildiğim kadarıyla sıcaklık da -2'nin altına düşmedi daha. Gerçi hergün bir sonraki gün için atılan manşetler hep şu şekilde: "Uzmanlar uyardı! Yarın bilmemkaç yılından bu yana en soğuk gün yaşanacak, sakın dışarı çıkmayın!!" Bu insanlarınsa tatil edilmeyen işlerine ve okullarına gidebilmeleri için teşvik edilmeye ihtiyaçları var. Bu insanlardan kastım da sadece ben. Halbuki kendimle çelişecek şekilde, 2 gün önce sabah saat 9'da otobüste giderken, herkes sinirliyken ve bi durum yaşansa da hemen "kardeşim"le başlayan cümleler kurayım diye düşünürken, ben akbil cihazının önünde konuşlanmış dışarı bakarak mayhoş bi ifadeyle gülümsüyordum. Diğer günlerden tek fark insanın sıtkını sıyıran trafiğin (sıtkı sıyrılmak) sadece daha beyaz ve daha katlanılabilir görünmesiydi. Bütün evler pastaya, bütün ağaçlar oyuncağa benziyordu. Kafamda berem, elimde henüz dayanamayıp parmağımı sokmadığım için hepsi sökülmemiş olan eldivenim vardı. Bu şartların hepsi beni birden en korktuğum insan tipine dönüştürdü. Akabinde de o an geldi zaten. Kişisel gelişim kitapları okuyup hayatı ıskalamak istemeyen insanlar gibi yanımdakine dönüp "kartpostal gibi değil mi?" diyerek romantikleşmek istedim. Sonra da hemen vazgeçtim. Otobüsün içinde 3 trilyon sinirli insan vardı, yarısı orta kapı ve kaptan sözcüklerini barındıran cümleler kuruyordu, aldığım cevap "kardeşim"le başlayacaktı ve bu kartpostalı kimse tatilde birine postalamak istemezdi. Zincirlikuyu'ya geldik, düğmeye basıp indim ve herkes gibi sinirle koşmaya başladım.

Hiç yorum yok: