27 Şubat 2014 Perşembe

Türkçe güzel bir dil, upuzun cümleler yazarken aynı kelimeleri kullanmamız gerektiğinde hemen aynı anlama gelen üç kelime daha bulabiliyoruz.

*İşten eve geldiğimde en az iki bölüm dizi veya bir tane film izlemeliyim ki, o akşamı verimli geçmiş sayabileyim. Yoksa içimde hafif bir sızı oluyor, bugünü de boş geçirdim hiç birşey yapmadım diye kendi kendime dert ediniyorum.

*Odamda dururken veya mutfakta çay doldururken şarkı söyleyip dans etmeyi seviyorum, evdekiler de o kadar kanıksadı ki durumu, hiç biri delirdiğimi düşünmüyor.

*Yalnızlık ve mutsuzluk kesinlikle insanın yaratıcılığını tetikliyor, aksini iddia edenle tartışırım. Mutluluksa krem şantisi fazla bir pasta kadar tembelleştirici.

*Bazen gerçekten çok soğuk bir insan gibi algılanabiliyorum dışarıdan, doğrudur. Ben bir dizi karakterinin akıllara yer etmiş cümlelerinden alıntı yapan insanlara gülebilen biri değilim. Bunu iyiyim veya kötüyüm anlamında söylemiyorum, sadece biri "ne çççeeektin be Selen" dediğinde "hehe. evet." kadar gülebiliyorum, o da zorla, o da ayıp olmasın diye. Veya tanımadığı biriyle yaşadığı bir anı canlandıran kişinin (örneğin; sabah diyaloğa girdiği bir bakkal amca olabilir) o kişiye komiklik olsun diye herhangi bir yöre ağzı efekti katmasını komik bulmuyorum. Cem Yılmaz gösterilerinde yapıyor, ona gülüyoruz ama sen yapınca olmuyor, yapma. Hele ki iyi espri yaptığını düşünen insanın al al yanaklarıyla bağıra bağıra aynı cümleyi tekrarlaması.. O konuya hiç girmeyeyim isterseniz.

*Birine acilen ulaşmanız gereken bir zamanda telefonunuzun aniden "artık dokunmatik olmamaya karar verdim o yüzden parmağını üzerimde sürükleyip durman bana birşey ifade etmiyor" dediği, sabah atmanız gereken maili akşam çıkmadan önce hatırlayıp aceleyle atmaya çalıştığınızda ekranınızın donduğu, televizyonda gerçekten yılda bir yakalamak istediğiniz görüntüyü açmaya çalışırken kumandanın pilinin bittiği anlar. Ayoooooooooooo, i'm tired using technologiiiiieeee-ee anlar.

*Eskiden sabahları daha pozitif uyanırdım bu aralar nedense zavallı bir kibritçi kız gibi uyanıyorum, perişanım.

*Beni üşütmeyen mont yorar.

*Son olarak şunu söylemek istiyorum. Eskiden okumayı sevdiğim ama nedense yazmayı bırakan, sonra günün birinde hatırlayıp "aaa böyle biri vardı" diyip bloglarına girdiğimde artık öyle bir blogunun mevcut olmadığını gördüğümüz bloggerlar. Sizi özledim. Yine yazsanıza.